27 Ocak 2017 Cuma

Morbit Obezite ve Estetik Cerrahi


Günümüz koşullarında insanların daha fazla tüketip daha az hareket ediyor olması nedeni ile şişmanlık, yeni popülerize olan adı ile obezite artık toplum sağlığını tehdit edecek boyuta ulaşmıştır. Gelişmiş toplumlarda yapılan araştırmalar kilo artışına bağlı gelişen ekonomik kayıpları daha net ortaya koymaktadır. Artık sağlık politikaları belirlenirken obezite sorunun çözümüne yönelik stratejiler üzerinde de çalışılması gerektiği inkar edilemez bir gerçektir. 


Boy kilo oranına bakılarak toplumun önemli bir kesimi şişman olarak tanımlansa da şişmanlığın da farklı dereceleri bulunmaktadır. Normalin biraz üzerinde olan pek çok insan mevcut kiloları ile sağlıklı bir yaşam sürebilir. Fakat gereksiz kilolar belli bir seviyenin üzerine çıktığında bir kısır döngü oluşur. Kişinin hareketi kısıtlanırken besin tüketimi (çoğu zaman içinde bulunduğu depresif durumun da etkisi ile) giderek artar. Artan kilolar giderek kişinin sağlığını tehdit ederek ölüme kadar gidecek bir süreç başlar. Bu duruma gelen morbit obez kişilerde kilo surunu estetik bir sorun olmaktan ziyade bir hastalık olarak kabul edilmektedir. 

Öncelikle bu durumdaki hastaların tedavisinde Estetik cerrahi işlemleri kilo verilmesi için kullanılmaz. Kilo vermeden uygulanacak estetik işlemlerin sonuçları yetersiz olacağı gibi kiloların azaltılması için fazla yağ alınması kişilerin hayatını da riske atar. 

Morbit obez olan hastalar sindirim sistemine yönelik yapılacak cerrahi işlemler (mide ve barsak ameliyatları) ve sonrasında yeme alışkanlıklarını değiştirmeleri neticesinde hızlı bir kilo verme sürecine girerler. Yaklaşık 1-1.5 sene içerisinde hızla kilo veren bu hastaların sarkan karın, meme, kol ve bacaklardaki derinin eski gergin haline getirilmesi için ise estetik cerrahi kaçınılmaz olur. Estetik cerrahi ancak bu şekilde kilo verip cilt sarkmaları olan hasta grubunda harikalar yaratır. Doğru bir planlama ile aşamalı olarak sarkan derilerin alınması ve oluşacak izlerin kamufle edilmesi ile hastalar yeniden kilo almadan önceki fit görünümlerine kavuşabilirler. 

Hepinize sağlıklı günler dilerim.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

www. estetikcerrahi.blog

19 Ocak 2017 Perşembe

Altın Oran’ın (Golden Mean, Divine Proportion) Estetik Cerrahide Yeri Nedir?



Matematikte ve doğada ezelden beridir var olan altın oranın  insanlar tarafından ne zaman keşfedilip kullanılmaya başladığı tam olarak bilinmemektedir. Euclid (M.Ö. 365 – M.Ö. 300) bir doğruyu 1,6180 oranında bölmeyi ekstrem ve önemli oranda bölme olarak adlandırmıştır. Eski Yunanda başta Parthenon olmak üzere pek çok mimari yapıda altın oran kullanılmıştır. Eski Mısırlılar dünyanın yedi harikası arasında yer alan Keops Pramidi'ni inşa ederken hem pi hem phi oranlarını kullanmışlardır. Leonardo da Vinci’nin günlüklerindeki eskizlerde insan ve doğayı birbiriyle ilgilendirme-bütünleştirme çalışması için insan vücudundaki oranları gösteren Vitruvius Adamı (1492) çalışması dikkat çeker. Ayrıca Leonardo da Vinci İsa’nın havarileri ile yediği son yemeği betimlediği çalışmasında masanın boyutundan arkadaki duvar ve pencerelere kadar pek çok farklı yerde altın orana özen göstermiştir. Leonardo Fibonacci (Leonardo of Pissa)  matematik, doğa ve sanat arasındaki bir bağı gözler önüne sermiştir. Finonacci sayıları (0, 1, 1, 2, 3, 5 ,8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233 ... şeklinde devam eder) serideki ardışık iki sayının toplamının kendilerinden sonraki sayıyı oluşturması ile gelişir. Bu dizideki ardışık iki sayının toplamı sayılar büyüdükçe giderek Altın Oran’a yaklaşır. 

Peki tarihin bu kadar eski yıllarından beri bilinen veya kullanılan altın oran nedir? En basit tarifi ile bir doğru öyle bir noktadan bölünmelidir ki kısa parçanın uzun parçaya oranı uzun parçanın parçaların toplamına (yani doğrunun bölünmeden önceki uzunluğuna) oranına eşit olsun. Geometride altın oran 1.618’dir veya 0.618’in resiprokalidir. Altın oranın ve geometrik olarak daha net anlaşılabilmesi için bir kareyi tam ortasından iki eşit parçaya bölelim. Oluşan dikdörtgenin köşegeni yarıçapı olacak şekilde dikdörtgenlerin ortak köşesi merkezi olan bir daire çizelim. Sonra karenin tabanını çizdiğimiz daire ile kesişene kadar uzatalım. Yeni çıkan şekli bir dikdörtgene tamamladığımızda, karenin yanında yeni bir dikdörtgen elde etmiş oluruz. İşte bu dikdmrtgenin taban uzunluğunun (B) karenin uzunluğuna (A) (dikdörtgenin yüksekliğine) oranı Altın Oran’dır. Yine karenin taban uzunluğunun (A) büyük dikdörtgenin taban uzunluğuna (C) oranı da Altın Oran’dır. Elde edilen dikdörtgenin uzun kenarının kısa kenarına oranı altın oran olduğu için de bu dikdörtgen Altın dikdörtgendir. İşin ilginç yanı bu altın dikdörtgenden ilk kareyi çıkardığımızda kalan dikdörtgen de altın dikdörtgendir. 

İçinden defalarca kareler çıkardığımız bu Altın Dikdörtgen'in karelerinin kenar uzunluklarını yarıçap alan bir çember parçasını her karenin içine çizersek, bir Altın Spiral elde ederiz. Altın Spiral, birçok canlı ve cansız varlığın biçimini ve yapı taşını oluşturur. Buna örnek olarak Ayçiçeği bitkisini gösterebiliriz. Ayçiçeğinin çekirdekleri altın oranı takip eden bir spiral oluşturacak şekilde dizilirler. Ayrıca Bu karelerin kenar uzunlukları sırasıyla Fibonacci sayılarını verir. 


Altın oran mimaride kullanıldığında toplumun genelinin beğenisini kazanan yapılar inşa edilirken günlük hayatta kullandığımız şeylere uygulandığında daha ergonomik nesnelere ulaşırız. Bu sebeple resim çerçeveleri, kredi kartları, oyun kağıtları gibi dikdörtgen şekiller altın dikdörtgen olarak planlanır. Hatta hemen her alanda akılda kalan pek çok markanın logosunun altın orana uygun tasarlandığı gözlenmiştir.  


Güzellik toplumlara ve çağlara göre farklılık gösterse de toplumun genelinin güzel olarak algıladığı kişiler (modeller, artistler gibi) incelendiğinde bu kişilerin yüz ve vücut oranlarının da altın orana uygun olduğu görülmektedir. Çünkü kişiler güzelliği limbik seviyede algılar. Güzelliği algılayabilmek için de limbik sistem Altın Oranla uyumlu oranlara gereksinim gösterir. Bu harika orana uyan her şeyi limbik sistemimiz güzellik, harmoni ve denge olarak algılar. Kişilerin oranları bu normlara ne kadar yakın olur ise toplum genelinde güzel olarak algılanmaları da o kadar fazla olur. Burada bahsedilen tek bir ölçüm sonucu değil tüm oranların birbirleri ile ahenk içinde olmasıdır.


Hepinize sağlıklı günler dilerim.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

www. estetikcerrahi.blog