27 Nisan 2016 Çarşamba

Estetik Cerrahi Alzheimer Riskini Azaltıyor Mu?


‘‘Estetik Cerrahi Alzheimer Riskini Azaltıyor Mu? ’’ sorusunu ilk duyduğumda ben de ‘‘Ne alakası var canım’’ dedim ancak tanınmış bir Plastik Cerrah olan Foad Nahai tarafından kaleme alınıp 17 Nisan 2016’da çıkan yazısı azalttığını bildiriyor. Ben de sizlere Dr. Nahai’nin bilimsel dergilerde yayınlanan bazı yazıları referans göstererek yazdığı yazınının özetini sunmak istiyorum.
Psychology and Aging dergisinde çıkan, yapılan beyin görüntüleme ve otopsi değerlendirmelerine dayandırılan bilimsel çalışma yaşlanmaya karşı daha negatif düşünceler besleyen genç ve orta yaş grubu insanlarda hayatlarının ilerleyen dönemlerinde Alzheimer’a yakalanma riskinin arttığı gösterilmiş.
Yaşlanma ile ilgili olarak pesimizmin kişilerin stresini arttırdığı ve artan stresin de Alzheimer riskini arttıran önemli bir faktör olduğu konusunda fikir birliği mevcut. Araştırmalar ilerleyen yaş ile birlikte kişilerde özgüvende azalma, cinsellik algısında değişme, sosyal güç ve tanınırlıkta azalma olduğunu göstermekte. International Journal of Eating Disorders dergisinde 2005 yılında yayınlanan bir başka makale yaşlanma ile ilgili negatif düşüncelerin çok televizyon seyreden kişilerde daha sık görüldüğünü ortaya koymuş. Medya tarafından yaratılan gerçekçi olmayan güzellik kavramları kadınların güzellik algısını değiştirdiği gibi gene medya tarafından yaşlanma ile ilgili yaratılan negatif algı yaşlanan insanların stresini arttırmaktadır.
Plastik Cerrahlar olarak yaptığımız estetik işlemlerden sonra hepimiz kişilerin ruh yapısındaki düzelmeyi, yaşadıkları mutluluğu gözlemleriz. Mayo Klinik tarafında Amerikan Estetik Plastik Cerrahi Derneği (ASAPS) toplantısında sunulan çalışmada yüz gerdirme ameliyatı yapılan hastaların yapılmayanlara göre ortalama 10 yıl daha uzun yaşadığı gösterildi. Tabi ki bu farkta pek çok değişken rol oynamaktadır ancak çalışmayı yapan grup yüz germenin kişilerin kendilerine güvenlerindeki ve hayata daha optimisttik bakmalarının etkisinin de olduğuna vurgu yapmaktadır.
Yakın zamanda Aesthetic Surgery Journal dergisinde yayınlanan bir yazıda facial-feedback hipotezine vurgu yapılarak duyguların yüz ifadelerini takip ettiği öne sürülmektedir.
Yazısının sonunda Dr. Nahai bir konuya dikkat çekiyor. Tüm bu yazılanların Alzheimer’ın engellenmesi için estetik cerrahinin özendirildiği bir pazarlama çalışması olarak algılanmaması gerektiğini belirtiyor. Ancak eğer ki estetik cerrahinin Alzheimer hastalığı gibi kişiler ve toplum üzerinde çok ciddi sosyal ve ekonomik yük oluşturan bir hastalıkta fayda sağlama ihtimali varsa bu konunun daha çok araştırmaya değer olduğunun ortada olduğudur. Plastik cerrahlar olarak bizler estetik cerrahinin kişilerin hayatlarına olumlu etkileri olduklarını çok sık tecrübe etsek de nadiren bilimsel olarak kanıtlama şansımız olmaktadır. Eldeki bu olumlu veriler sayesinde yapılacak yeni bilimsel çalışmalar ile sağlanacak kanıtlar estetik cerrahini insan sağlığına yönelik faydalarını daha net ortaya koyacaktır.
Sağlıklı günler dilerim.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı

23 Nisan 2016 Cumartesi

Öğle Arası Estetik...


Yıllar geçse de kimse yaşlanmak istemiyor. Yılların getirdiği etkileri yok etmek için cerrahi yöntemler rakipsiz olsa da modern yaşamın koşuşturmacası, vakitsizlik, bir seferde yüksek ücret ödememe isteği ve cerrahi korkusu gibi sebeplerle insanlar daha kestirme yöntemler arayışına itiyor.
Bu noktada hastalara sunulabilecek alternatifler olsa da akılda tutulması gereken en önemli nokta uygulanan işlemin cinsine göre her yöntemin sınırlarının olduğunun bilinmesi ve uygulanan bir yöntemin her şeyi sağlamaya imkan vermemesidir.
Bugün için botilinum toksini (bilinen adıyla Botox) uygulaması ve dolgu yöntemleri hakkında yeterli bilimsel data toplanmıştır ve bu nedenle bu işlemlerin estetik  sonuçları öngörülebilir. Bu sebeple bu işlemler görece daha güvenli işlemlerdir.
Yağ ile yapılan dolgular ve rejeneratif tıp (yağdan elde edilen hücre kokteylleri, PRP, kök hücre ve fibroblast uygulamaları) ile ilgili bilimsel çalışmalar ise artarak devam etmekle birlikte sonuçların her zaman her hastada öngörülebilir olma noktasından halen uzaktayız.
Lazer, radyofrekans gibi yüksek teknolojilerin kullanıldığı tekniklerde ise oyunun kuralları biraz değişmektedir. Bu işlemi yapmak için bu teknolojilere parasal yatırım yapan kurumlar ya da kişiler bu yatırının geri dönüşünü hızlandırmak adına bu yöntemleri gereğinden fazla ön plana çıkarabilmektedir. Amacını aşan vaatler içeren reklamlar ile işlemi talep eden insanlar yanlış yönlendirilebilmektedir. Bu cihazlar uygun hastalar için kullanıldıklarında, kimi zaman da cerrahi ile kombine uygulandıklarında çok yüz güldürücü sonuçlar sağlasalar da tek başlarına sihirli bir değnek olmadıklarının hatırda tutulması gerekir.
Son yıllarda ön plana çıkartılan askı işlemlerinde ise durum çok daha farklıdır. Bu yöntemlerdeki yapılan iş cerrahi ile yapılan askı işlemlerinden tamamen farklıdır. Cerrahi uygulanırken dokular kesilip bir birlerinden ayrılır, sonrasında asılacak doku derin dokuların üzerinden kaydırılarak askı işlemi uygulanır. İyileşme sürecinde kaydırılan dokular birbirlerine yapışacağından tekrar aşağıya düşmezler. İpler ile yapılan işlemlerde ise eninde sonunda yer çekiminin etkisi ile dikiş dokuyu keser ve dokular eski yerlerine dönerler. İster emilen iplerle yapılan örümcek ağı tekniği kullanılsın, ister kalıcı iplerle yapılan asma teknikleri bu sonuç değişmez. Bu sebeple öğle arası sağlanan estetiğin ömrü de çok uzun süre kalıcı olmayabilir.
Sağlıklı günler dilerim.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
Google.com/+ibrahimcanter

22 Nisan 2016 Cuma

Erkeklere de Meme Estetiği Yapılır mı?


Jinekomasti, erkek memesinin büyüyerek kadın memesine benzer bir görünüm almasıdır. Hayatın ekstremlerinde yani ergenlik döneminde (gençken) ve ileri yaş grubunda görülme sıklığı artar. Ergenlerin % 40’ında, yaşlı erkeklerin ise % 35’inde jinekomasti gözlenir.
İleri yaş grubunda daha çok organik sebepler (şişmanlarda, çeşitli hormon bozukluklarında, başta akciğer kanseri olmak üzere bazı kanser türlerinde, AİDS gibi sistemik hastalıklarda) veya ilaç kullanımı (kalp ilaçları, kanser ilaçları, hormon içeren ilaçlar ve uyuşturucular) gibi sebepler  bulunabilse de ergenlik dönemindeki bireylerde sebep bulunamayabilir. Ergenlik dönemindeki jinekomastilerin büyük kısmı birkaç yıl içerisinde ortadan kaybolsa da gençlerde öz güven yaralanmasına, sportif faaliyetlerden uzaklaşmaya, karşı cins ile yakınlaşmaktan kaçınmaya kadar pek çok probleme sebep olur.
Sebebin bulanabildiği durumlarda sebebin ortadan kaldırılması en doğru tedavi şeklidir. Ergenlik döneminde oluşan jinekomastilerde ise genellikle birkaç yıl beklemek yeterli olacaktır. Ancak daha önce değindiğim sosyal sorunlar bireyin hayatını olumsuz etkiliyor ise cerrahi tercih edilebilir.
Jinekomastisi olan hastaların büyük bölümünde tek başına liposuction ile yeterli sonuç almak mümkündür. Ancak derinin kendisini toplamasını ve daha iyi şekil almasını saplamak amacı ile power-assisted liposuction metotları (ultrasonografik liposuction veya lazer liposuction) tercih edilmelidir. Bunun yeterli olmadığı durumlarda ise meme başının çevresinden yapılan kısa bir kesi ile fazla meme dokusu çıkartılabilir. Çok fazla deri sarkması olan ve meme başı yer değiştirmiş hastalarda ise fazlalık derinin de çıkartılması gerekir. Bu hasta grubunda iz olabildiğince meme başının çevresinde ve koltuk altına uzanacak şekilde deri çıkartılır.
Sağlıkla kalın.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
plus.google.com/+ibrahimcanter



21 Nisan 2016 Perşembe

Ortodontik Tedavi mi Ortognatik Cerrahi mi?


Aslında ortognatik cerrahi planlanan bir hasta için böyle bir tercih yoktur. Ortognatik cerrahi yapılacak her hastaya zaten ortodontik tedavi yapılarak işlem öncesinde hastanın ameliyata hazırlanması ve işlem sonrası da son rötuşların yapılması gerekir. Bu açıdan bakıldığında ortognatik cerrahi yapılacak hastalarda ortognatik hazırlık olmazsa olmazdır.
O halde kimlere sadece ortodontik tedavi kimlere ortodontik tedavi artı ortognatik cerrahi yapıyoruz? İşte bu noktada hastalardaki kapanma probleminin şiddeti belirleyici olmaktadır. Eğer alt-üst dişler arasındaki kapanma problemi birkaç milimetre ile sınırlıysa ve dişlerin eğimlerinin düzeltilmesi ile problem halledilebilecek düzeyde ise sadece ortodontik tedavi yeterli olacaktır.
Ancak dişlere verilebilecek maksimum bir eğim miktarı vardır. Bu düzey aşıldığında artık diş kökleri çene kemiklerinden çıkmaya başlayacağı için daha fazla eğim verilemez. Bu sebeple kapanma probleminin ağır olduğu hastalarda (sorunun dişlere eğim verilerek çözülemediği durumlarda) ortognatik cerrahi devreye girmektedir. Bu hastalar da ameliyata alınmadan önce dişlerdeki eğimin ters yönde (vücudun mevcut deformiteyi ortadan kaldırmak için yarattığı kompansasyonu ortadan kaldıracak şekilde) değiştirilmesi gerekir ki ameliyat ile iskeletse anormaliye maksimum fayda sağlanabilsin.

Ayrıca yüzde orta hat eğriliği olan, yüzün uzunluğunun değiştirilmesi gereken, yüz oranlarının değiştirilmesi gereken, çene eklem problemleri olan, çene ucunun da belirginleştirilmesi gereken ve solunum sıkıntısı olan hastalarda dişler arasındaki kapanma problemi ne olursa olsun mutlaka ortognatik cerrahiye ihtiyaç vardır.
Sağlıkla kalın.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
plus.google.com/+ibrahimcanter