Bitmeyen Öğrencilikten Belki Biraz Öğretmenliğe...
Hekimlerden bahsedilirken hep süslü sözlerle tıp eğitiminin ne kadar uzun ve meşakkatli bir eğitim süreci olduğundan, doktor adaylarının ne çok fedakarlıkta bulunduğundan bahsedilir. Temelde bu söylenenler gerçeği yansıtsa da ortadaki gerçeğe hangi açıdan baktığınıza göre algınız farklı olabiliyor. Sonuçta tıp eğitimi diğer mesleklerden farklı olarak hekimlik zanaatının öğretildiği bir süreçtir. Azıcık doktor olunmaz. Hastanıza ben o dersi dinlememiştim deme şansınız olmayacağına göre bu işi ya adam gibi yapacaksınız ya da hiç yapmayacaksınız demektir.
Hekimlerden bahsedilirken hep süslü sözlerle tıp eğitiminin ne kadar uzun ve meşakkatli bir eğitim süreci olduğundan, doktor adaylarının ne çok fedakarlıkta bulunduğundan bahsedilir. Temelde bu söylenenler gerçeği yansıtsa da ortadaki gerçeğe hangi açıdan baktığınıza göre algınız farklı olabiliyor. Sonuçta tıp eğitimi diğer mesleklerden farklı olarak hekimlik zanaatının öğretildiği bir süreçtir. Azıcık doktor olunmaz. Hastanıza ben o dersi dinlememiştim deme şansınız olmayacağına göre bu işi ya adam gibi yapacaksınız ya da hiç yapmayacaksınız demektir.
Evet
eğitim süreci zor ve uzundur. Ancak bir o kadar da zevklidir. Tıp fakültesinin
ilk yıllarında insan vücudunun detayları, sonraki yıllarda ise hastalıklar ve
tedavileri anlatılır. İnsan vücudu ile ilgili sistemler o kadar mükemmel
yaratılmıştır ki hayranlık duymamak mümkün değildir. Benzer şekilde tıp
eğitiminde de bilgiler bir birini tamamlar. Sanki bir bina kurulması gibi her
bilgi bir öncekinin üzerine oturur ve sistem yıllar geçtikçe kendisini tamamlar.
Uzmanlık eğitimi de bu perspektiften baktığınızda farklı değildir. Tıbbın bir
alanında özelleşirken piramidin üstüne doğru yükselmeye başlarsınız. Artık
branşınızla ilgili bilgilerin yanında becerileri de kazanmaya başlarsınız.
Kendi
meslek hayatımda öğrendiğim hiç bir bilgi hiç angarya gelmedi. Yanlış
hatırlamıyorsam uzmanlığa başlamanız için geçilmesi gereken TUS sınavı 120
dakika süren ve sadece 100 soru içeren bir sınavdı. Yurtdışında hekimlik
yapabilmek için geçilmesi gereken ve pek çok meslektaşım tarafından çok zor
olduğu söylenilen, toplamda 180 dakikalık sekiz oturumda yapılan sınav ile
ilgili hafızamda kalan anı sınavın sonunda sınavdan keyif aldığımdır. Sonuçta
tıp fakültesi boyunca öğretilen bilgilerin sistematik bir şekilde sorgulandığı,
bulmaca çözmekten çok da farklı olmayan bir sınavdı.
Yıllar
içerisinde heyecanla dinlediğim hocalarımın rollerini üstlenmeye başladığımı da
fark ettim. Heyecanla dinlediğim konferanslarda zamanla konuşmacı olmaya,
girdiğim her sınavın artık sorularını hazırlamaya veya sınav jürilerine
çağrılmaya başladım. Ancak fark ettiğim bir başka gerçek üzerimde daha önce hiç
hissetmediğim bir yük oluşmaya başladı. Bundan önce sadece kendim için
öğreniyordum. En azından ben öyle hissediyordum. Ama artık her yaştan genç
meslektaşım gelip soru sormaya başladı. Genç beyinler sizden daha farklı ve
yaratıcı düşünebiliyor. Sordukları sorular ile belki de farkına varmadan beni
de okumaya veya konu üzerinde düşünmeye motive ediyorlar. Tıp fakültesindeki
öğrencilerim, asistanlarım ve genç meslektaşlarım sordukları soruları
cevaplarken aslında kendimi yenilediğimi, onlara anlatırken aslında sesli
düşünmeye olanak yakaladığımı fark ettim.
Tüm bu
sürecin sonunda anladığım benim öğrenciliğim hiç bitmeyecek. Bu sebeple
‘’Bitmeyen Öğrencilikten’’ diye başladığım yazımı ‘’Eğer Birilerine Bir Şeyler
Öğretebiliyorsam Ne Mutlu Bana’’ diyerek bitirmek ve bu yazı vasıtasıyla
eğitimime katkı sağlayan tüm hocalarıma, çevremdeki yaşlı-genç tüm
meslektaşlarıma teşekkür etmek istiyorum.
Sağlıklı
günler dileklerimle.
Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder