Hastanedeki
odamda okuduğum bir makaleye konsantre olmuşken telefonum çaldı. Karşıdan her zamanki nazik tavrı ile Kadın Doğum Uzmanı meslektaşımın
sesini aldım. "İbrahim'ciğim karşımda genç bir anne-baba adayı çift var.
Gebelik için yaptığım ultrasonografik incelemede bebeğin dudağında sorun
olduğunu gördüm. Bunun tedavi edilebilecek bir durum olduğunu anlatmaya
çalıştım ancak moralleri çok bozuk. Sana yönlendirebilir miyim?" diye
sordu. Tereddütsüz "Sevinirim, bekliyorum." dedim, karşılıklı iyi
niyet dileklerimizi ileterek kapattık.
Odamdan danışmanlarımdan birilerinin benimle ilgili bilgi almaya çalıştıklarını
duydum. Kapıya çıktığımda sanki tüm dünyaları yıkılmış gibi duran bir çift gördüm. Kendimi tanıtıp, "İçeri geliniz lütfen. Hastam yok." dediğimde
tereddüt etseler de geldiler. Duyacakları süreç konusundaki endişeleri her
hallerinden belli oluyordu. O yaşlarda kendi halimi düşündüm bir an. Ultrasonografi
ile annesinin karnındaki evladımın yüzünü görmekten ne çok mutluluk duyardım.
Bu insanlar ise bu mutluluktan mahrum kalmışlardı.
Söze
bir tarafın başlaması gerekiyordu ancak çiftin konuşmaya başlayacak cesareti
yoktu. Gülümseyerek tokalaşmak için elimi uzatarak "Günaydın, hayırlı
olsun. Kız mı erkek mi?" dediğimde aradaki buzlar eriyiverdi. Oturdular.
Bebekleri hakkında konuşmaya başladılar. Dudağının yarık olduğunu
öğrendiklerinde dünyalarının nasıl yıkıldığından bahsederken sözlerini kesip
"Anlamadım. Ne olmuş ki dudağı yarıksa?" dediğimde bana;
"Biz bu adama bir saattir ne anlatıyoruz, adam bize ne olmuş ki diye soruyor. Yanlış yere mi geldik?" dercesine baktılar.
Zorla sağladığım konuşma ortamını kaybetmeden sözlerime devam edip "Bakın bebeğinizin bir sorunu olduğunu öğrendiniz. Bir ameliyat olacağını da tahmin ediyorsunuzdur. Ancak bu bebeğinizin ömür boyu eksikliği olacağı anlamına gelmiyor. Sakat bir bebeğiniz olmayacak. Onun tamamen normal bir hayatı olacak." derken yüz ifadelerini takip ediyordum. Sanki bulutların arasından gelen güneş ışıkları yeniden yüzlerini ısıtıp aydınlatmaya başlamıştı. "Sizin ilk kez yarık dudaklı bir bebeğiniz oluyor, benim onlarca oldu. Bu yolu beraber yürüyeceğiz. Ben ve yarık damak-dudak tedavi grubundaki tüm meslektaşlarım hep yanınızda olacağız. Uzun bir yol olacak ama hiç yalnız olmayacaksınız" dedim. Sanki odaya giren çift değillerdi artık. "Ancak benim de şartlarım var. Ameliyattan sonra bebeğinizi alıp ortadan kaybolmayacağımıza, o büyüyüp genç bir insan oluncaya kadar izlemimizde kalacağına söz vereceksiniz." dedim. Sonrasında hızlıca doğduğunda nasıl görüşeceğini, onu nasıl besleyeceklerini, ameliyata kimin nasıl hazırlayacağını, ameliyat zamanını, şeklini, iyileşme sürecini anlattım. Hatta ilerleyen yıllardaki kontrol ve izlem sürecine bile değindim.
"Biz bu adama bir saattir ne anlatıyoruz, adam bize ne olmuş ki diye soruyor. Yanlış yere mi geldik?" dercesine baktılar.
Zorla sağladığım konuşma ortamını kaybetmeden sözlerime devam edip "Bakın bebeğinizin bir sorunu olduğunu öğrendiniz. Bir ameliyat olacağını da tahmin ediyorsunuzdur. Ancak bu bebeğinizin ömür boyu eksikliği olacağı anlamına gelmiyor. Sakat bir bebeğiniz olmayacak. Onun tamamen normal bir hayatı olacak." derken yüz ifadelerini takip ediyordum. Sanki bulutların arasından gelen güneş ışıkları yeniden yüzlerini ısıtıp aydınlatmaya başlamıştı. "Sizin ilk kez yarık dudaklı bir bebeğiniz oluyor, benim onlarca oldu. Bu yolu beraber yürüyeceğiz. Ben ve yarık damak-dudak tedavi grubundaki tüm meslektaşlarım hep yanınızda olacağız. Uzun bir yol olacak ama hiç yalnız olmayacaksınız" dedim. Sanki odaya giren çift değillerdi artık. "Ancak benim de şartlarım var. Ameliyattan sonra bebeğinizi alıp ortadan kaybolmayacağımıza, o büyüyüp genç bir insan oluncaya kadar izlemimizde kalacağına söz vereceksiniz." dedim. Sonrasında hızlıca doğduğunda nasıl görüşeceğini, onu nasıl besleyeceklerini, ameliyata kimin nasıl hazırlayacağını, ameliyat zamanını, şeklini, iyileşme sürecini anlattım. Hatta ilerleyen yıllardaki kontrol ve izlem sürecine bile değindim.
İnsanlar
bilmedikleri şeylerden korkar, endişe duyar. Duyduklarından sonra bu genç
çiftin endişesi kaybolmuştu. Artık neyi nasıl yapacaklarını biliyorlardı.
Ayrılırken onlara "Belki hayatınızın en güzel anları. Tadını çıkartın.
Bebeğinize hazırlanın." dediğimde hayata tekrar kaldıkları yerden
döndüler.
Sonrasını
zaten biliyorsunuz. Önceki yazılarda yaşananları sizlerle hem ben: (Bir Çocuğun Hayatına Dokunmak),
hem anne babalar: (Pek Değerli, Ağabey Tadında Doktorumuz) anlattı.
Bizlerin yürümesi gereken bir sürü uzun yolumuz var. Ben bu yolculuklarda doğan bebeklerin büyümesine tanıklık ederek yolculukların tadını çıkartıyorum.
Bu bebeklerin gülümsemesi bizim ve ailelerinin yolumuzu aydınlatıyor.
Bizlerin yürümesi gereken bir sürü uzun yolumuz var. Ben bu yolculuklarda doğan bebeklerin büyümesine tanıklık ederek yolculukların tadını çıkartıyorum.
Bu bebeklerin gülümsemesi bizim ve ailelerinin yolumuzu aydınlatıyor.
Sağlıkla
kalın.
Prof.
Dr. Halil İbrahim CANTER
Estetik
Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder