30 Mart 2016 Çarşamba

Kadın Neden Memesini Küçültür?


Tarihte, Akdeniz çevresinde, Asya'da ve kuzey ülkelerinde birçok kültür ve uygarlıkta çeşitli isimlerle anılan bir Ana Tanrıça kültü ile karşılaşmak mümkündür. Analığı, üremeyi, dişiliği, hayatın sürmesini ve dolayısıyla bereketi simgeleyen tanrıça, ayakta, oturmuş ya da uzanmış olarak betimlenir. Bazı tarihi eserde düzgün vücudu tasvir konusu olsa da diğerlerinde meme figürü ön plana çıkartılarak adı geçen değerler vurgulanır.
Modern dünyada pek çok değer yargısı değişmiş olsa bile memelerin kadın imgesindeki yeri ve üzerine yüklenen anlamlar aşağı yukarı aynı kalmıştır.
Anne olma sürecinde ve emzirme döneminde değişen hormonal etkiler altında büyüyen meme dokusu pek çok zaman eski haline dönememekte, kadın için estetik bir figürden çok taşıması gereken yük halini almaktadır. Kadınlarda boyun, sırt ve bel ağrılarına yol açabildiği gibi omurgada kalıcı rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Sütyen askılarının omuzlarda yarattığı bası şekil bozukluğuma yol açabilmekte, yaz aylarında memelerin altının sürekli ıslak ve havasız kalması dermatolojik sorunlara sebep olmaktadır.

Gelişimsel olarak aşırı büyük memeleri olan genç kızlarda ise büyük memeler saklanması gereken utanılacak bir durum gibi algılanarak kişilerin sosyal yaşantısını ve uyumunu olumsuz etkileyebilmektedir. Bu ergenler memelerini saklama kaygısı ile kambur durarak postür değişikliğine giderken pek çok sosyal aktiviteden ve sportif faaliyetten de uzak durmaya çalışırlar.
İşte kadınları tüm bu sorunlardan kurtarmak amacıyla yapılan meme küçültme ameliyatları sadece estetik ameliyat olarak algılanmamalı, aynı zamanda kişinin yaşam kalitesini ve sosyal uyumunu arttıracak bir girişim olarak da görülmelidir.
Meme küçültme ameliyatlarında amaç memelerin vücut ile uyum sağlayacak şekilde küçültülürken aynı zamanda dikleştirilmesi ve konik bir şekil kazandırılmasıdır. Ayrıca meme başlarının meme dokusu üzerinde yerlerinin ayarlanması ve kimi hastalarda meme başlarının da küçültülmesi sağlanır. Tüm bu işlemler esnasında hastanın yaşı ve gebelik beklentisi göz önüne alınarak olabildiğince meme ve meme başı duyusunun ve süt kanallarının korunmasına da özen gösterilir.
Sağlıkla kalın.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
bilgi@ibrahimcanter.com
plus.google.com/+ibrahimcanter




29 Mart 2016 Salı

Kadın Beden Algısı ve Meme Estetiği


Memeler kadınsı vücut şeklinin en önemli unsurudur. Kadınlar beden algılarını tanımlarken dolgun ve dik memeler güzelliklerinin en önemli parçalarından birisidir.

Tüm görsel sanat eserlerinde kadın figürleri (bazen abartılı da olsa) meme estetiği ön plana çıkartılarak şekillendirilir. Ancak gerçek hayatta her zaman kişilerin meme şekli istenilen şekilde olmayabilir.  Bu kişilerde estetik amaçlarla memelere şekil vermek gerekebilir. Yapısal olarak memeler çok küçük ya da büyük olabileceği gibi doğumlar, emzirme, kilo değişikleri ve yaşlanma gibi pek çok sebepten dolayı memelerde şekil değişikliği kaçınılmazdır. Yerçekiminin etkisi altındaki memelerde zaman içinde sarkma olur. Ayrıca meme kanseri kadın kanserleri arasında halen önemli bir risk oluşturmaktadır.

Bu hafta yayınlayacağım yazılarımda sizlerle meme kaynaklı şikayetlerde ve meme hastalıklarında Estetik ve Plastik Cerrahi olarak sunduğumuz çözümleri paylaşmak istiyorum.

İlk yazının konusu ‘‘Kadın neden memesini küçültür?’’ olacak.

Sağlıkla kalın.

Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
bilgi@ibrahimcanter.com
plus.google.com/+ibrahimcanter





23 Mart 2016 Çarşamba

Güneş Kremi Sizi Güneşin Zararlı Etkilerinden Ne Kadar Korur? SPF Nedir?


Güneşli günler yaklaşırken güzel bir görünüm için bronzlaşmak isteyenlere güneşte kalmanın zararları defalarca anlatılmıştır. Güneşten gelen ultraviyole (kızılötesi) ışınlar cilt kanseri yapan en önemli etken olmalarının yanı sıra aynı zamanda foto yaşlanma (photoaging) denilen cildin daha hızlı yaşlanma sürecine de sebep olur.

Peki kullandığımız güneş kremleri nasıl korur? Öncelikle güneş kremleri güneş ışınlarını yansıtma özelliklerine göre fiziksel koruyucular ve güneş ışınlarını emerek etkilerini yok etme özelliklerine göre de kimyasal koruyucular olmak üzere ikiye ayrılır. Genelde piyasada satılan koruyucular her iki özelliği de bünyelerinde bulunduran karışımlardır.

Güneş kremlerinin tüplerinde veya şişelerinin üzerinde yazan SPF sayısı (sun protection factor) ise güneş kremi uygulandığı taktirde ciltte yanık oluşturan güneş ışınlarının ne kadarının cilde ulaşabileceğini gösteren sayıdır. SPF15 yazan bir güneş kremi uygulandığında gelen ışının on beşte biri ciltte etkili olacaktır. Bir başka deyişle çok beyaz tenli birisi güneşe çıktıktan 1 dakikada sonra kızarıklık gelişiyorsa aynı kişi SPF15 olan güneş kremi kullanır ise 15 dakika sonra aynı miktarda kızaracaktır. Bu sebeple SPF sayısı arttıkça güneş kreminin koruyuculu da artsa da güneş kremi kullansa bile sonuçta kişinin güneşte ne kadar kalacağını kişinin cilt tipi belirler. Daha doğru bir ifade ile koyu renk tenli olan kişiler daha SPF faktörü düşük güneş kremlerini kullansalar da cilt rengi açıldıkça aynı etki ancak daha yüksel SPF faktörlü kremler kullanılarak sağlanabilir.

Ancak unutulmaması gereken önemli nokta SPF sayısı cildin kızarmasına ya da yanmasına neden olan güneş ışınlarından korunma miktarını ölçer. Ultraviyole tip B (UVB) ışınları daha yüzeyel etkilidir ve güneş yanıklarına neden olan ışınlardır. Ultraviyole tip A (UVA) ışınları ise daha derin etkilidir. Ciltte bronzlaşmaya veya yanmaya neden olan ışın ultraviyole tip B ışınları olduğundan SPF faktörü ciltte hücresel hasar ve yaşlanmaya etkisi olan ancak kızarıklık veya ciltte yanma yapmayan ultraviyole tip A ışınlarına karşı korunmayı göstermez. Bu sebeple güneş kremi tercih ederken sadece üzerindeki SPF sayısına değil, hem UVA hem de UVB ışınlarına karşı etkili olan geniş spektrumlu kremler tercih edilmelidir.

Ayrıca unutulmaması gereken diğer önemli noktalar güneş kremleri kuru cilde uygulanmalı, güneşe çıkmadan en az 15 dakika önce sürülmüş olunmalı, hiç su ile temas olmasa veya terlenilmese bile maksimum iki saatte bir tekrar uygulanmalıdır. Kremlerin suya dayanıklı denilerek satılıyor olmasına güvenmemek gerekir. Ayrıca SPF faktörünün yükselmesi güneş kreminin sürüldükten sonra etki süresinin de uzun olacağı anlamına gelmez. Ayrıca ilaçlar gibi güneş kremlerinin içinde de etken maddelerin de zamanla etkilerinin azalacağı, bu ürünlerin de bir raf ömrünün (son kullanma tarihinin) olduğu akılda tutulmalıdır.

Son olarak güneş kremlerinin üzerinde yazan SPF koruması kremin her santimetrekareye 2 mg uygulandığı durumda (2mg/cm2) geçerlidir. BU da yaklaşık 165-170 cm boyunda 68-70 kilogram 80-82 cm bel çevresi olan bir insanın 30 gr (30 ml veya 6 çay kaşığı kadar) kremi her uygulamada mayo ile kapatılmayan bölgelere uygulaması gerektiği anlamına gelir.

Güneşten korunmada güneş kremleri kadar uygun kıyafetlerin (şapka, güneş gözlüğü ve UV korumalı kıyafetlerin) de en az güneş kremleri kadar önemli olduğu unutulmamalıdır.

Sağlıklı günler dilerim.


Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı


18 Mart 2016 Cuma

İlkbaharda Uyanan Doğa Gibi Cildinizi Yaza Hazırlayın: PRP





İlkbahar ile ısınan havalar hepimizde daha çok açık havada olma arzusunu da uyandırır. Bununda beraber cildimiz güneşe maruz kalma, sık sık suya girme, rüzgar-toz-toprak ile direk temas gibi nedenler ile daha çok dış etkenlere maruz kalır. Tüm bu etkilerden daha iyi korunmak ve cildimizin güzelliğini muhafaza edip yaşlanma sürecini yavaşlatmak için bazı önlemler almamız gerekir.


Cildimizin kendisini yenileme yeteneği vardır. Ancak düzenli PRP (platelet rich plasmathrombositten zengin plazma) uygulamaları ile cildin kendisini yenileme kapasitesi arttırılabilir ve cilde daha canlı parlak bir görünüm kazandırılabilir. Ayrıca PRP uygulanması için yapılan dermoroller uygulamasının veya çoklu enjeksiyonların (lapaj tekniği) da cildin sıkılaşması için veya cilt altı bağ dokusunun artması için olumlu etkisi vardır.


PRP uygulaması ile yaralanma anında kanda kanın pıhtılaşmasını ve yara iyileşmesini başlatan thrombositlerin içinde bulunan büyüme faktörleri cilde uygulanır. Doğru şekilde hazırlanıp tatbik edilmiş olsa bile bu büyüme faktörlerinin etkisi birkaç saat ile sınırlıdır. Asıl etki mekanizmaları ise uygulandıkları anda bir birini takip eden iyileşme / rejenerasyon reaksiyon zincirini tetiklemeleridir. Tetiklenen reaksiyonlar zinciri birkaç gün devam ederek dokuların kendilerini onarmalarını sağlar. Ciltte ise bu etki daha parlak ve genç görünüm olarak karşımıza çıkar.

İşte hem uygulama tekniğinden kaynaklı iyileşmesin hem de PRP’nin fizyolojik etkisinin tekrarlanması için PRP uygulamalarının haftada bir olacak şekilde seanslar halinde yapılması sonucun daha iyi ve kalıcı olmasını sağlar.

Yaz öncesi yapılacak PRP uygulamaları cildinizi yaza en iyi şekilde hazırlamanızı sağlarken sonbaharda yapılacak uygulamalar ise yaz boyunca ultraviyole ışınlar ve dış etkilerin cildinizde yarattığı hasarı onarmaya yardımcı olacaktır.

Sağlıklı günler dilerim.


Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER

Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı