Estetik cerrahi için danışanlara (bu kişiler hasta olarak adlandırılmamalı)
yardımcı olurken başvuru motivasyonları ya da şikayetleri dikkatlice dinlenerek
amaca yönelik onları mutlu edecek işlemler yapılmalıdır. Aksi taktirde yapılan
işlem ne kadar başarılı olsa da sonuç kişiyi memnun etmekten uzak olacaktır.
Amaç bizim kafamızdaki ideali yakalamak değil kişinin arzu ettiği sonucu
kendisine sağlamak olmalıdır.
Bu mantık ile yaşlanan yüzü değerlendirirken ‘‘Kişileri Plastik Cerraha
getiren nedir?’’ sorusuna cevap vererek işe başlamak sanırım yanlış olmaz.
Hemen her konuda olduğu gibi estetik işlemler için de en önemli farkındalık
kişinin çevresindeki estetik yaptırıp memnuniyetini bildiren arkadaşları ya da
tanıdıkları tarafından yaratılmaktadır. Başarılı sonuçları görüp ilerleyen
yıllar ile kendisinde de yaşlanma ibarelerini (BKN: Yaşlanma Sırasında Yüzde Neler Olur?) gözlemlemeye başlayan kişi neden
ben de denemeyeyim diye düşünmeye başlar. Ayrıca pek çok kişi (belki de
medyanın da bu yönde bilgi sağlamasıyla) daha genç görünümlü, bakımlı yada
güzel insanların daha iyi bir kariyer yakalayacağı inancını taşır. Bu da
ilerleyen yıllara meydan okumak ve rekabetçi iş ortamına daha iyi adapte olmak
için kişileri daha çok estetik arayışı içine sokar.
Hasta değerlendirilirken hikayesinde ciltteki
kronik güneşe maruz kalmaya ikincil oluşan yıpranma, kronik sigara ve alkol
kullanımı, aşırı kilo değişiklikleri, yüz kemiklerindeki değişiklikler ve hacim
kayıpları, duygusal stresler, yüz yaralanması olup olmadığı, mimik kaslarının
kullanım alışkanlıkları gibi faktörler göz önüne alınmalıdır. Muayenede cildin
esnekliği ve elastisitesi, ciltte yaşla gelişen keratotik lezyonlar, ciltteki
ince kırışıklıklar, deri altı dokudaki incelme ve atrofi, anormal pigmentasyon
ve çevresel etkenlere bağlı cilt hasarı değerlendirilmelidir.
Tüm bu değerlendirmelerin ışığında danışanlara
uygulanacak tedavilerin yüzün hangi bölgesine ne kadar fayda sağlayacağı,
sağlanacak faydanın ne kadar süre ile kalıcı olacağı, olası riskler hakkında
bilgi verilmelidir. Danışanlara cilt gençleştirme için yapılacak işlemlerin
sadece cildin kalitesini ve görünümünü etkileyip yüzün üç boyutlu yapısına
etkisinin olamayacağı, dolgu uygulamalarının olumlu etkilerinin hangi
bölgelerde daha yüz güldürücü olduğu, botoks uygulamalarının hangi
çizgilenmelerde fayda sağlayacağı detaylıca anlatılmalıdır. Cilt altı bağ
dokusunun kendisini yenilemesi esasına dayalı kök hücre uygulamalarının veya
yüksek teknoloji enerji bazlı uygulamaların (radyofrekans veya ultrason
enerjisi ile yapılan uygulamalar) etkilerinin ne zaman ortaya çıkacağı, kaç
seans uygulama yapılması gerektiği ve etkinin ne kadar kalıcı olacağı
anlatılmalıdır.
Yüz gençleştirme için danışan kişilerin anlamaları gereken en önemli konu hiçbir tedavinin yada yöntemin tek başına
yüzdeki tüm sorunları çözmek için yeterli olmayacağıdır. Girişim gerektirmeden veya enjeksiyon, yüzeyel soyma işlemleri minimal girişimler ile yapılacak
işlemlerin faydasının ve etki süresinin sınırlı olacağı, pek çok zaman birden
fazla işlemin kombinasyonuna ihtiyaç duyulacağı ve nihai olarak cerrahi uygulamalara gerek olacağının anlatılması gerekir. Amacını aşan vaatler neticesinde
çok yüksek beklenti düzeyi ile işleme alınan danışanlarda hayal kırıklığı
yaşanması kaçınılmazdır.
Hepinize sağlıklı
günler dilerim.
Prof. Dr. Halil İbrahim CANTER
Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder